Uzmanlardan “anoreksiya” uyarısı: Sosyal medya bağımlılığı ve popülerlik albenisi, gençleri sürüklüyor

“`html

Sosyal Medyanın Gençler Üzerindeki Etkileri: Anoreksiya ve Bulimia Riski

Günümüzde sosyal medya platformlarının yaygınlaşması, genç bireyler üzerinde yoğun bir görünürlük baskısı oluşturmakta. Bu baskı, estetik algılarını alt üst ederek, anoreksiya ve bulimia gibi ciddi yeme bozukluklarına yol açabiliyor.

Dijital dünyanın hayatımızda kapladığı alanın her geçen gün artması, bireylerde görünme ve beğenilme arzusunu körükleyerek ruhsal sağlık üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır.

Ruhsal dengesizliği artan bireyler, sıklıkla kendilerini başkalarıyla kıyaslayarak gerçek dışı güzellik standartlarına ulaşmaya çalışıyor. Çoğu zaman, filtrelenmiş ve abartılı beden görüntüleri, gençler için “ideal” hale gelirken, bu durum bireylerin kendilerine karşı daha fazla eleştiride bulunmasına sebep oluyor.

Özellikle ergenlik çağındaki gençler, fiziksel görünüşleri nedeniyle sosyal onay alma çabası içindeyken, kendi bedenlerine yabancılaşma riski taşıyorlar. Sosyal medya üzerinden yayılan “kusursuz beden” kalıpları, onları sağlıksız kilo verme yöntemlerine yönlendirebiliyor.

Anoreksiya ve Sosyal Medya Bağımlılığı

Uzmanlar, sosyal medya bağımlılığı ve beden algısı bozukluğu arasındaki karmaşık ilişkiye dikkat çekerek, anoreksiya gibi yeme bozukluklarının gençler arasında kaygı verici boyutlara ulaştığını belirtiyorlar. Ayrıca, bu tür içeriklere maruz kalmanın anksiyete, depresyon ve düşük benlik saygısı gibi psikolojik rahatsızlıklara da yol açabileceği ifade ediliyor.

“Normal kiloda olsalar bile kendilerini şişman hissedebiliyorlar”

Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Vedat Göral, anoreksiya ve benzeri hastalıkların ölümle sonuçlanabileceğini belirterek şu şekilde konuştu:

Duygusal çöküş, sık sık terk edilme duygusu ve sosyal medya etkisi, bireylerde bir eksiklik hissi yaratabilir. Normal kiloda olmalarına rağmen kendilerini şişman hissedip yemek yememeye başlarlar. Bu durum, vücutta kilo kaybı ve sağlık sorunları yaratmaktadır.

Göral, bu hastalıklara sahip bireylerin yediklerini dışa aktarma yöntemleri üzerine de yorum yaptı:

Bazı insanlar kendilerini kusturuyor ya da idrar söktürücü ilaçlar kullanarak vücutlarından su atmaya çalışıyorlar. Ayrıca, ishal yaparak kilo kaybetmeye çalışmak da son derece tehlikeli bir yaklaşımdır.

Göral, tedavi sürecinde yaşanan en büyük sıkıntının, çoğu hastanın kendilerini kilolu görmeleri olduğunu aktararak şöyle devam etti:

İyi bir tedavi süreci uygulamış olsak dahi, hastalar kendilerini hâlâ fazla kilolu hissedebiliyorlar. Psikoterapi eşliğinde bireysel tedavi yöntemleri uyguluyoruz. Ancak, durumu çok kötü olan hastaların hastaneye yatırılması gerekebilir.

Anoreksiya Tedavisi

Tedavi süreçlerinde anoreksiya hastalarının iyileşme isteklerinin azaldığına dikkat çeken Göral, “Anoreksiya, en yüksek ölüm oranına sahip psikolojik bozukluktur. Erken tanı önemli olmakla birlikte, hastalık ilerlediğinde kurtarma şansı düşüyor.” ifadesini kullandı.

Göral, bu hastalığın organ yetmezliği riskine neden olduğunu vurgulayıp, sürecin kritik aşamasında müdahale etmenin zor hale geldiğinin altını çizdi.

“Aşırı zayıf olmak sağlık açısından tehlikeli olabilir”

Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Taha Can Tuman, yeme bozukluklarının oluşmasında genetik ve çevresel faktörlerin etkili olduğunu belirtmekte, sosyal medyada zayıf beden algısının yaygınlaşmasının bu sorunları tetiklediğini ifade etti.

Sosyal medya kullanıcıları arasında yapılan paylaşımlar ve markaların reklamlarında idealize edilen zayıf birey algısının, anoreksiya ve bulimia gibi hastalıklara davetiye çıkardığını vurgulayan Tuman, anoreksiyanın ölümcül olabileceğinin altını çizdi.

Tuman, anoreksiyanın beden algısındaki bozukluklar, aşırı kilo kaybı korkusu ve kalori alımını kısıtlama gibi belirtilerle geliştiğini belirtti:

Bu kişiler, yemek yemekten aşırı derecede korkar. Kilo kaybetmemek adına sağlıksız diyetler yapabilirler. Belli bir zaman sonra ise beden kitle endeksi kritik seviyelerin altına düştüğünde sağlık sorunları ortaya çıkabilir.

Yeme Bozuklukları

Tuman, aşırı zayıflığı özendiren sosyal medya içeriklerinin engellenmesi gerektiğini, bunun sağlık açısından son derece zararlı olabileceğini vurguladı:

Aşırı zayıf olmak sağlık sorunlarına neden olabilir, bu nedenle diyet planlarımızı belirlerken aşırı zayıflığı hedef almak zararlı olabilir.

Sosyal medya bağımlılığı ve beğenilme kaygısı hakkında da bilgi veren Tuman, bu tür durumların ruh sağlığına olumsuz etkileri olduğunu şu sözlerle açıkladı:

Sosyal medya bağımlılığı, depresyon ve anksiyete bozukluklarına sebep olabilir. Bu nedenle, gerçek yaşamda sağlıklı ilişkiler oluşturmak ve sosyal medya ile geçirilen süreyi azaltmak önemlidir.

Tedavi Süreci Uzun Sürüyor

Beslenme ve Diyet Uzmanı Asya Naz Al, anoreksiya hastalarının çoğu zaman günde yalnızca 100-200 kaloriyle beslendiğini belirtti. Bunun yanı sıra bulimia hastalarının da aşırı yedikten sonra pişmanlık duygusuyla yediklerini kustuklarını ifade etti.

Bu tür bozuklukların başlangıç noktalarının psikolojik olduğunu vurgulayan Al, tedavi sürecine dair şunları belirtti:

Hastanın durumu ne kadar ilerlemişse, tedavi süreci de o oranda zorlu geçiyor. Eğer hastalık henüz erken aşamalardaysa, beslenme tedavisi daha kolay uygulanabiliyor.

Tedavi Süreci

Al, tedavi sürecinde ilk olarak eksik vitamin ve mineral takviyelerine odaklandıklarını belirtti ve şöyle ekledi:

Açlıktan sonra vücuda aniden yükleme yapmak tehlikeli olabilir. Öncelikle bozulmuş metabolizmayı düzeltmek hedefleniyor ve sonrası için yavaşça kilo alımı sağlanıyor.

Anoreksiya hastalarının yemek yemekten korktuğuna dikkat çeken Al, bu nedenle başlangıçta güvende hissettikleri düşük kalorili gıdalar ile tedavi sürecine başlandığını belirtti ve şu değerlendirmeyi yaptı:

Öncelikle güven duydukları besinlerle başlanmalı ki, bu da çoğunlukla sebze ya da meyve olmaktadır. Sindirimi kolay ve düşük kalorili yiyeceklerle tedavi süreci ilerletilmelidir.

Al, bu sürecin oldukça zorlu olduğunu ve tedavi süresinin 1 yıla kadar uzanabileceğini sözlerine ekledi. (AA)

“`

Related Posts

Beyin damar tıkanıklığında ilk 6 saatin önemi

Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi Merkez Müdürü Prof. Dr. Birol Özer, beyin damar tıkanıklıklarında erken müdahalenin önemine değinerek, “İlk 6 saatte yapılan müdahaleler hastanın yaşam kalitesini belirlemektedir ve bu kritik süreçleri başarıyla yönetiyoruz. Klinik uygulamalar, sadece tedavi geliştirmek değil; nitelikli bilgi üretmek, etik değerleri yaşatmak ve sağlıkta kaliteyi sürdürülebilir kılmak demektir” dedi.

Doğru yastık nasıl seçilir? Uyku pozisyonuna göre altın kurallar

Yanlış yastık seçimi, boyun fıtığından baş ağrısına, uyku bozukluğundan postür problemlerine kadar pek çok sağlık sorununa yol açabiliyor. Doç. Dr. Çiğdem Çınar, uyku pozisyonuna uygun yastık seçimi ve düzenli değişiminin önemine dikkat çekti.

Gençleşme vaadiyle gelen büyük tehlike! Hormonları mahvediyor, sakın yüze sürmeyin

Sosyal medyada yaygınlaşan tehlikeli bir güzellik trendi, kadın sağlığını riske atıyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Mehmet Bekir Şen, östrojen içerikli vajinal kremlerin yüz bölgesine uygulanmasının ciddi hormonal dengesizliklere ve uzun vadede kanser riskine yol açabileceği konusunda uyarıyor.

Kilo kontrolünde kritik role sahip! Meyve tüketti, yaşamı değişti: 4 ayda 15 kilo verdi

TÜİK verilerine göre gençlerde obezite oranı son altı yılda yüzde 30’a yakın artış gösterdi. Uzman Diyetisyen Elif Melek Avcı Dursun, gençlerin hem fiziksel hem de psikolojik sağlıkları için meyve tüketiminin stratejik önemde olduğunu belirtti.

Nefesi anında tazeleyen yöntem! Soğan ve sarımsaktan korkmayın

Soğanlı ve sarımsaklı bir öğle yemeğinden sonra kendinizi kötü hissetmeyin. Uzmanlar ağız kokutan yemeklerden sonra nefesinizi tazelemenin en etkili yollarını paylaştı. Detayları sizler için derledik!

İzmir Biyotıp ve Genom Merkezi ile Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı güçlerini birleştirdi

İzmir Biyotıp ve Genom Merkezi (İBG) ile Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) arasında iş birliğini güçlendirmeye yönelik Çerçeve Protokolü imzalandı. Törende konuşan Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bayram Yılmaz, “Dem bu demdir, zaman gelmiştir. Türkiye’nin yıllardır beklediği sağlık biyoteknolojisindeki atılımı yapma, ürüne dönüşen araştırmaları görme zamanı gelmiştir.” dedi.